Sayfalar

22 Şubat 2013 Cuma

Bir kadın iki şey olmalı … şık ve muhteşem



Demet Akalın’ın Twitter’da paylaştığı bir mesajını okumuştum.

"İyyyyy kimi basma basma elbiseylee! Kimi benim gibi cavalliyleeee! Varossss hep varossun kızımmm yaaa”

“Bu ne demek şimdi?” dediğimi hatırlıyorum, ünlü şarkıcının geçen sene Nisan ayında yazdığı bu mesaja. 2013 senesinde bile moda kıyafetler arasında büyük bir trende dönüşen basma entarinin neyi varmış?

 Yurt dışında büyümüş okumuş ve dünyanın hemen hemen her bir yerini gezmiş görmüş , ayakkabılara, alişverişe, indirime, gezmeye tozmaya, hakkını vererek spor yapmaya, her sabah kilometrelerce koşmaya, kahvaltı yapmaya, yeni insanlarla tanışmaya, sevdikleriyle oturup kahve yada kokteyller içmeye, yeri geldiğinde rakı içip, rakı muhabbetti yapmaya, Türkiye’ye, İstanbul’a, gülmeye, güldürmeye, hergün yeni birşeyler öğrenmeye, yapılacaklar lisitesi hazırlamaya, İkizler burcu olmaya bayılan, Can Yucel’in “kadın dediğin” şiirindeki gibi, yeri geldiğinde seksi leydi ve yeri geldiğinde de hanım sultan olup sözünü geçirmesini becerebilen, biraz da Harry Potter’da olan hayal gücüne sahip olup, Peter Pan gibi haylaz çocukluğu olan  bir kadın olarak, Bir kadın iki şey olmalı … şık ve muhteşem” diyor ve dünyaca ünlü, dünyaca sevilen, sayılan modacı Yves Saint Laurent’in “We must never confuse elegance with snobbery”, yani “Zarafeti hiç bir zaman züppelikle karıştırmamalıyız ” sözüne katılarak devam ediyorum. .

 Kız arkadaşlarım hiç şaşmaz bir yere çıkacak olduğumuz zaman hemen ararlar.
“Özge ne giysem bu akşam sence? “
“Neyin var anlatsana bir canlandırayım kafamda şöyle. “
“Elbisemi giysem yoksa pantalon mu karar veremiyorum. Ya sen? Sen ne giymeyi düşünuyorsun?”
“Yeni aldığım Cavalli elbisem var. “ Tamam tamam espiri yapıyorum.

Zariflik,  üstüne bir Cavalli elbise , altına bir çift tabanı kırmızı Christian Louboutin ayakkabı giyip omuzuna da bir Chanel çanta asmakla olmuyor işte.
Zarafet deyince kendisine bakan, doğru giyinen ve yaptığı her şeyi kendisine yakıştıran zarif kadınlardan bahsediyorum.
Tamam giy sen elbiseni ama bırak etiketi içinde kalsın. Sen kendin bil, kendini bil ve Roberto’yu da sokakta görürsen kim oldugunu bil.

As omuzuna Chanel çantayı tamam. Gören görsün, takdir eden etsin. Ama o efsanevi çantanın özellikleri hakkında bir kaç birşey bil. Pahalı bir çanta almışsın, bilmiyorsan öğren. Öğren o çantanın omuzundaki parlayan zincirin, modacının hayatından bir parça olduğunu ve neyi temsil ettiğini. Sen sadece modadan anlayan, takdir eden, sırf züppelik olsun diye değil, zarif bir kadın olduğun için, kendin için bil. Kendini bil.

Öncelikle bir kadın olarak kendini değerlendir.
“Ben nasıl bir kadınım?”
“Ben benim gibi bir kadından hoşlanırmıyım?”
Tavırlarınla, laflarınla, kişiliğinle insanları kendine hayran et ki elit ünvanını hak et.
Paran var diye, zarif görünmek için giydiğin herşey marka olacak diye bir kural da yoktur. Yakışan neyse onu giyersin.   

Kadınlarda bir de “hemcins yarışı” var. Geçen gün bir arkadaşım, kadınların erkekler için değil, diğer kadınlardan daha güzel olmak için süslendiğini söyledi. Sonra kendimi düşündüm; "Neden süsleniyorum? " Fazla düşünmeden, “kendim için süsleniyorum” dedim.

 "Kadın" kelimesi bizde çok kutsaldır. Anne olma özelliğinden dolayı. Dolayısıyla işi de hiç kolay değildir. Ama bunlar bakımsız olmasına etken de değildir. İnsanın kalbi ve ruhu dışına yansır. Enerji de bir tür bakımdır. İnsandan insana geçer. Kendisini seven kendisini beğenen ve özen gösteren insan, karşısındakilerle de olumlu ilişkiler kurar. Zarafet deyince kendisine bakan kadınlardan bahsediyorum demiştim. Spora aşık bir kadın olarakta, kendine bakmanın  başında egzersiz, spor ve sağlıklı beslenmek gelir demeden de geçemiyorum tabi ki.

Şimdilik benden bu kadar. Kadın olmayı seviyorum. Kendimi beğeniyorum ama kendimi beğenmiş değilim. Farkım bu.